Türkiye İşçi Partisi (TİP), Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılda Cumhuriyete Özgürlük” mitingi düzenledi. Mitingde konuşan Genel Başkan Erkan Baş, “Buradan Can’a söz veriyoruz, seni o zindandan alacağız yoldaş. Buradan haksız biçimde cezaevlerinde tutulan Gezi tutsaklarına, milletvekillerine, belediye başkanlarına, sadece bu iktidara teslim olmadığı için cezaevinde tutulan tüm arkadaşlarımıza söz veriyoruz hep birlikte özgürleşeceğiz” dedi.
TİP, cezaevindeki Milletvekili Can Atalay için özgürlük talebiyle Hatay’dan Ankara’ya yaptıkları yürüyüşün son durağında Ankara Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılda Cumhuriyete Özgürlük” mitingi düzenledi. Mitingin açılış konuşmasını yapan Parti Sözcüsü, İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, şunları söyledi:
“Bugün bir sülalenin keyfi yönetimine, yobazlığın saltanatına son verdiğimiz, özgürlüğümüzü gerici bir karanlıktan, halkın egemenliğini saraylardan söküp aldığımız günün yıldönümüdür, kutlu olsun!
Bugün cumhuriyetimizin 100. yılını doldurduğu en büyük bayramdır, kutlu olsun! Sevgili dostlar, bugün ikinci yüzyılında cumhuriyetimize özgürlük demek için doldurduk bu meydanı. Çünkü daha kurulduğu gün halkın cumhuriyetinde açılan gedikler 100 yıl sonra artık yama tutmaz halde. Emperyalist paylaşım hayallerini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kanımızla canımızla direnerek tarihin çöplüğüne attığımız günlerden 100 yıl sonra artık kazanan biz değiliz! Ülkemiz bir kez daha sözde dinci piyonlar eliyle emperyalizmin işgali altındadır. Aydınlığı değil karanlığı, uygarlığı değil ortaçağı hedefleyen çakma bir padişah iktidarda! Çocuğa düşman, doğaya düşman, emeğe düşman, kadına düşman bir grup yobaz iktidarda!
“Kutlanacak bir cumhuriyet bırakmayanların yenilemeyecek kadar güçlü olduklarına inanmamızı bekliyorlar”
Sevgili kız kardeşlerim; Fatma Aliye’nin, Zabel Eseyan’ın, Behice Boran’ın ve adını sayamadığım yüzlerce, binlerce cesur kadının mücadelesiyle kazandığımız haklarımıza, eşit yurttaşlığımıza göz diken, medeni kanunu sil baştan yazabileceğini iddia eden, karma eğitime savaş açan, 3 kuruş nafaka hakkına tebelleş olan, tarikatlarla kurduğu ortaçağ tezgahını bize kutsal aile diye yutturmaya kalkan, 9-10 yaşında kız çocuklarını istismar edebilmek için din kalkanının ardına saklanan, kadın düşmanı sapkın bir zihniyetle yönetiliyoruz şu anda. Ve halkın egemenliğine, laik cumhuriyete, kadınların özgürlüğüne ve bu ülkeyi omuzların taşıyan emekçilere karşı bir an olsun durmadan savaşan düşmanın gölgesi, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de çok büyük! İşte bu ülkeyi gerçekten seven herkesin taa içinde hissettiği o derin acı bundan! Ortada kutlanacak bir cumhuriyet bırakmayanların yenilemeyecek kadar güçlü olduklarına inanmamızı bekliyorlar! Susup oturmamızı bekliyorlar! Kaderimize razı olmamızı bekliyorlar! Ellerimizle ürettiğimiz her şeye muhtaç, yaşamak için çalışmamızı değil, bir avuç azgın azınlık yaşasın diye tüm ömrümüzü berbat şartlarda çalışarak çarçur etmemizi ve buna ‘yaşamak’ dememizi bekliyorlar! Saray da bunu bekliyor, tüm mücadeleyi bir küçücük sandığa bağlayıp bu topraklarda yeşeren haklı direnişleri büyüteceği yerde ‘aman ağzımızın tadı kaçmasın’ ‘aman saraya yaramasın’ diye diye söndüren mevcut rejimin en kullanışlı aparatı olan sözde muhalefet de bunu bekliyor!
Cumhuriyetin 100. yılında artık önümüzde çok keskin bir yol ayrımı var! Şimdi ne yapacağız? Gölgemizden korkarak mı yaşayacağız? Evde oturup Cumhuriyeti mahveden o aşağılık şirketlerin ajitasyon dolu reklamlarını gözyaşları içinde izlemeye devam mı edeceğiz? Yoksa hep birlikte silkinip ayağa mı kalkacağız? Emperyalizmi de onun emirerliğini din diye yutturmaya kalkan gericileri de bir kez daha bu topraklardan söküp atmak için topyekun mücadele mi edeceğiz? İşte biz bugün burada ikinciyi tercih edenlerle birlikteyiz! Biz bugün çaresizlik içinde kaderini bekleyenlerle değil, ‘Şayet bir gün çaresiz kalırsanız bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun!’ diyenlerle birlikteyiz.
“Onlar olmasaydı bu yürüyüş olmazdı”
Mitingde, cezaevinde bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay başta olmak üzere tüm Gezi davası hükümlülerine özgürlük talebiyle Hatay’dan başlattığı “Özgürlük Yürüyüşü’nü” tamamlayarak Ankara’ya gelen Erkan Baş, şöyle konuştu:
“Tam 28 gündür adım adım yürüyoruz. Köy köy ilçe ilçe yurttaşlarımızla dertleşe dertleşe, konuşa konuşa yürüdük. Ülkenin dört bir yanından haksızlığa, adaletsizliğe, baskıya, zulme karşı adımlarını adımlarımıza katan herkese, bizi hiç yalnız bırakmayan tüm yurttaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.
“AYM kararıyla haklılığımız bir kez daha tescillendi”
Kardeşlerim, bu yolculuğa sevgili yoldaşımız, milletvekilimiz Can Atalay’ın esaretine son vermek için çıktık. Bırakmazlar diyenler oldu, artık böyle kabul edin diyenler oldu… En başta şunu söyledik, biz alışmayacağız. Bi seçim kazandılar diye her istediklerini yapacaklarını sananlara karşı kabul etmiyoruz, sinmiyoruz, susmuyoruz dedik. Biz de inat da umut da bitmedi dedik. Haklı olduğumuzu bilerek yürüdük, yürüdükçe güçlendik. Haksızlığa, hukuksuzluğa teslim olmayacağız, alışmayacağız dedik. Ve AYM kararıyla haklılığımız bir kez daha tescillendi.
Adalet geldi demiyoruz ama zor bir mücadeleyi kazandık. Hep birlikte kazandık. Bu mücadeleyi ülkenin dört bir yanında büyütenlere selam olsun… Şimdi bir adım daha atacağız, gideceğiz ve Can’ı o zindandan çıkaracağız. Mutlaka başaracağız hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bir şeyi daha söylemem lazım, aylardır böyle olduğunu anlatmaya çalıştık, ancak son 3 gündür artık iyice netleşti. İstanbul’daki mahkeme Saray’dan talimat bekliyor. Can Atalay’ın Saray’ın tutsağı olduğu tescillenmiştir. Adalet Sarayı dedikleri binaları Kaçak Saray’ın şubesine çevirmişler! Ama korkunun ecele faydası yok! Buradan Can’a söz veriyoruz, seni o zindandan alacağız yoldaş. Buradan haksız biçimde cezaevlerinde tutulan Gezi tutsaklarına, milletvekillerine, belediye başkanlarına, sadece bu iktidara teslim olmadığı için cezaevinde tutulan tüm arkadaşlarımıza söz veriyoruz hep birlikte özgürleşeceğiz.
“Cumhuriyet, cesur ve inatçı bir direnişin ürünüdür”
Miting sonunda okuna İkinci Yüzyıl Bildirgesi okundu. TİP’in İkinci Yüzyıl Bildirgesi şöyle:
“Bugün cumhuriyetin resmen ilanının 100. yılı. Bundan tam 100 yıl önce, bu ülkenin insanları bir Saray’ın, bir sülalenin keyfi yönetimine, yobazlığın saltanatına son verdi ve cumhuriyeti kurdu. Bir hanedanın varlığı devam etsin diye yoksul halk çocuklarını savaştan savaşa sürükleyen, halklar arasında düşmanlık yaratıp onları birbirine kırdırtan çürümüş bir imparatorluğa karşı verilmiş özgürlük mücadelesinin adıdır cumhuriyet. Bu tarihi atılımla gurur duyuyoruz. Cumhuriyet, sadece Saray’ın egemenliğine değil aynı zamanda emperyalist paylaşım politikalarının kurbanı edilmek istenen ülkemizin işgaline ve onunla kol kola giren işbirlikçi gericilere karşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde sergilenen cesur ve inatçı bir direnişin ürünüdür. Bu tarihi direnişle gurur duyuyoruz.
“Cumhuriyet fikrinde inat ediyoruz”
Bugün hala birbirimize ‘yurttaş’ diyebiliyor yurttaşlık bilinci ile en temel haklarımızı çöpe atmaya çalışanlara karşı azimle ve inatla kafa tutuyorsak bu, yüz yıl boyunca emekçilerin, gençlerin, kadınların, aydınların, bu ülkenin ilerici ve mücadeleci insanlarının tarihimize bıraktığı izler sayesindedir. İnadımız da umudumuz da onların verdikleri özgürlük ve eşitlik mücadelesinden ilham almaktadır. Bu izlerle 100 yıldır gurur duyuyoruz, duymaya devam ediyoruz. İşte bu güvenle cumhuriyet fikrinde inat ediyoruz! Cumhuriyeti içine düşürüldüğü esaretten kurtarmak için azimle mücadele ediyoruz! Evet, cumhuriyet emekçilerin, yoksul Anadolu insanının, fedakar gençlerin, cesur kadınların elleri ve emekleri üzerinde kurulmuştur. Ama para babaları, toprak ağaları, bankerler ve tüccarlar, holding patronları ile onların semirttiği gerici, işbirlikçi siyasetçiler cumhuriyete, onun esas sahibi olan halkın damgasını vurmasından ölesiye kormuşlar; cumhuriyeti halktan koparmak için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır.
“Cumhuriyet fikrini bu topraklardan silebileceklerini düşünenler yanılıyor”
Devleti kendi mülkü, vatandaşı tebası olarak gören bir tek adam sultasında, mafyanın, tarikatların hayatın her alanında büyük bir özgüvenle cirit attığı, lümpenliğin ve cehaletin övüldüğü böyle bir düzende cumhuriyete dair herhangi bir değerin lafının edilmesine bile tahammül edemiyorlar. 100 yılda ve 100 yılın sonunda, cumhuriyetimiz, cumhuriyet düşmanları tarafından esir alınmıştır. Fakat cumhuriyet fikrini bu topraklardan silebileceklerini düşünenler yanılıyor.
Depremde yıkılan ve kaderine terk edilen Hatay için, hukuksuzca tutsak bulundurulan Can Atalay için, KYK yurtlarında ihmaller sonucu katledilen ya da cemaat-tarikat yurtlarında canına kıyan gençlerimiz için, sokak ortasında öldürülen ve hayatın her alanında şiddete maruz bırakılan kadınlar için, ölesiye çalıştırılıp yoksulluğa ve açlığa mahkum bırakılan, fabrikada, madende, şantiyede ölüme itilen emekçiler için, Soma için, Ermenek için, Hendek için, Amasra için, Çorlu için, karanlığa boğmak istedikleri ülkemiz için başlattığımız Özgürlük Yürüyüşünün son gününde Türkiye İşçi Partisi olarak hem duyuruyor hem de davet ediyoruz.
“İkinci yüzyılda cumhuriyet, sosyalist bir cumhuriyet olacak”
İkinci yüzyılda cumhuriyeti içine düşürüldüğü esaretten kurtaracağız. Türkiye İşçi Partisi olarak cumhuriyete özgürlük mücadelesinin en ön safında olacak, emekçilerin cumhuriyeti kendi ellerinde yükseltmesi için çalışacağız. Türkiye İşçi Partisi olarak, 100 yıl önce büyük emeklerle var edilmiş cumhuriyetin bir grup para babası ve gerici tarafından yok edilmesine seyirci kalmayacak, ikinci yüzyılda sadece ve sadece halkın egemen olduğu, sadece ve sadece eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, adaletin, laikliğin, kamuculuğun, bağımsızlığın yeşerdiği bir ülke kuracağız. İkinci yüzyılda cumhuriyet özgür olacak, cumhuriyet halka ait olacak! İkinci yüzyılda cumhuriyet emeğin, emekçinin, ülkemizin gençlerinin, kadınlarının, dil, din, mezhep fark etmeksizin tüm insanlarımızın yuvası olacak! Türkiye İşçi Partisi olarak söz veriyoruz: İkinci yüzyılda cumhuriyet, sosyalist bir cumhuriyet olacak! İkinci yüzyılda cumhuriyet sahipsiz kalmayacak, emekle özgürleşecek!”